15 Aralık 2010 Çarşamba

HER OLAYIN AKTÖRÜ POLİS Mİ?

HER OLAYIN AKTÖRÜ POLİS Mİ?

Bugün sabah, televizyondaki kahvaltı haberlerini seyrediyordum. İstanbul Sarıyer’de, izinsiz yani kaçak bir gecekondu yapılmış. Kaçak yapıların yıkılması gerekir. Eğer yıkılmazsa her isteyen her istediği yere istediği gecekonduyu kondurur. Bu da düzeni bozar… Bu nedenle yıkım ekipleri bu gecekonduyu yıkmak için söz konusu yere gider. Buna paralel olarak oradaki güvenliği sağlamakla görevli polis de oradadır.

Kaçak yaptırdığı gecekondusunun yıkılmasını engellemeye çalışan ev sahipleri polise saldırır… Hem ne saldırış! Kaynar sudan tutunda, tas tava atmanın yanında eline geçirdiği polis jopuyla polise saldırırlar. Sadece bununla kalınsa! Bir de Komiser benden rüşvet aldı, evimi yıkmayacaktı, göz yumacaktı, paranın gerisini vermediğim için evimi yıktı demez mi?

Onları anlıyoruz, evleri yıkılıyor, çok üzücü. Ama polis onların evlerini yıkmak için orada bulunmuyor. Polisin ev yıkma gibi ne yetkisi ne de görevi var. Ev yapmak için de polisten izinde alınmaz. Polis onların ve oradakilerin güvenliğini sağlamak için oradadır. Aslında aktörler yıkım ekibi ve gecekondu sahibi. Orada polis aktör değil. Hani her polisin bilmek zorunda olduğu bir polis tarifi vardır ya! Polis bu tarifi adı soyadı gibi bilir. Aslında polisin tanımı her kes tarafından bilinmiş olsa, polis her olayın aktörü olarak görülmez…

“Polis; asayişi, amme şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatını temin eder. Yardım isteyenlere yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamların kendisine verdiği vazifeleri yapar. PVSK Madde 1.” 15.12.2010



Elveda TANIK

9 Şubat 2009 Pazartesi

DAVOS KRİZİ

DAVOS KRİZİ
Bilindiği üzere bugünlerde, Ülke ve Dünya gündemini İsrail’in, Gazze’yi bombalamasının ardından yaşanan Davos Krizi meşgul ediyor. Davos ‘da yaşanan krize sebep olan aktörler belli. İsrail Cumhurbaşkanı Şaron PERES ile Moderatördür. Her nedense krize sebep olanların adı geçmiyor. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanının oturumu terk etmesi konuşuluyor. Ne yapsaydı? Geçmiştekiler gibi el avuç mu ovuştursaydı. Beden dilini çok iyi bilen ve kullanan Başbakanımız, konuşmasını bilinçli olarak omzuna dokunarak engelleyen Moderatöre tepkisini göstermese miydi? Başbakan Tayyib ERDOĞAN Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışan bir tavır sergilemiştir. Oturumu terk edişinin hemen akabinde basın açıklaması yaparak terk ediş nedenini de açıklamıştır. Oysa Davos krizi Ülkemize itibar da kazandırdığı gibi, Dünya da ilk kez böyle kararlı bir Başbakanla karşılaşmıştır. Bu bazılarının işine gelmediği gibi, seçim için yaptı gibi çirkin ifadeleri kullanmaktan da geri kalmadılar. Acaba orada onlar olsaydı ne yaparlardı, doğrusu çok merak ediyorum.
Davos krizi nedeni ile düşmanlar hemen atağa kalktı. Rusya’nın BM daimi temsilcisi Vitaliy ÇURKİN, İsrail’e seslenerek barış istiyorsanız sizinde katılımınızla Moskova’da konferans yapalım çağrısında bulunarak arabuluculuk rolüne soyunduğunu basından öğrendim. Çurkin, Moskova’da düzenlemeyi planladıkları Ortadoğu için Uluslararası Barış Konferansına, Bölgede barış için önemli katkıları olan ülkelerin en başındaki Türkiye’yi değil, İsrail’in yanındaki Mısır ve Fransa’yı gösterdi.
Bunu Ortadoğu barış dörtlüsü olarak bilinen Rusya dışındaki ABD, AB ve BM tarafından da desteklendiğini duyurdu. İsrail barış istiyorsa, Moskova’da toplanacak Uluslar arası Ortadoğu Barış Konferansından daha iyi bir platform bulamaz dedi. Sadece Gazze değil Suriye ile sorunları da masaya yatıralım dedi. Ha! Bir de; Bu arada yine Amerika’daki Ermeniler, ermeni soykırımı türküsü söylemeye başladılar. Bütün bunlar bana bir atasözünü hatırlattı.”SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ”
Oysa Türkiye ile İsrail, o bölgede ortak çıkarları olan iki ülke. Kavga eden iki kişi birbirini sevmiyor anlamına gelmediği gibi kavga etmeyen iki kişinin de birbirlerini çok sevdiği anlamına gelmez. Dolayısı ile Davos krizinin yaşandığı gün PERES, Başbakanımızı arayarak üzüntülerini belirtmiştir. Çünkü iki ülke her zaman birbirine muhtaçtır. İki ülkenin tarihine bakıldığında hiçbir karanlık olay yoktur. Tertemiz bir geçmiş. Atalarımız onları her zaman koruyup kollamıştır. Bu nedenle Türkiye olmadan İsrail asla barış masasına oturmaz. Bunu tüm dünya biliyor. BM Genel Sekreteri BAN Kİ MUN, 2.02.2009 tarihinde Başbakanı telefonla arayarak, Ortadoğu zor bir sürecin içerisinde. Oradaki barış ve huzur için Ortadoğu’nun, sizin liderliğinize ihtiyacı vardır demiştir. BM Genel Sekreteri bunu söyledikten sonra gerisi hava cıva. Demek ki;
Hala anlayamıyorlar, Ortadoğu’da barışı sağlayacak tek aktör Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. O bölgedeki devletlerle ortak çıkarları söz konusudur. İsrail’le de öyle. İsrail’e verilen tepkimiz, orantısız güç kullanımı ile sivillere yönelik yapmış olduğu katliamlardan dolayıdır. Türkiye ve İsrail’in karşılıklı çıkar ve menfaatleri vardır. Bu nedenle ne Türkiye İsrailsiz nede İsrail Türkiyesiz olabilir. Aradaki gerginlik, aynı gün İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in, Başbakanımız Tayyib ERDOĞAN’I telefonla arayıp olanlar için üzgün olduğunu belirtmesi ile giderilmiştir. Bundan sonra bu tür gerginliklerin bir daha yaşanmaması için iki devlette gereken özeni göstereceklerdir.
Elveda TANIK